“Arkasında tarihe geçen sevdası Mihriban’ı, Uğruna savaş verdiği davası İslam’ı ve Şiirlerini bıraktı.”

İki Kitap Hacminde Şiiri Yaktı 1932 yılının Nisan ayında K.Maraş'ın Elbistan ilçesine bağlı Cela (Ekinözü) köyünde dünyaya geldi. Küçük yaşlarda şiire merak sardı. Bu ailesinden gelen bir meraktı. Dedesi, Babası, kardeşleri de şiir yazardı.

İlk yazdığı Şiirleri 2 kitap olacak hacimde iken beğenmediği için bütün şiirlerini yaktı. 1958 yılından itibaren yazdıklarını ‘Hasana Mektuplar' ismi altında 1964 yılında 10.000 adet bastırdı ve FEDAI yayınları arasında çıkan bu eser kısa zamanda tükendi. 2. baskısını yine 10.000’di.

1958 yılında bulunduğu kasabada belediye mesul muhasibi olarak memuriyete girdi.1981 Mart ayında emekli oldu. 1984’ten sonra geri kalan hayatını Ankara’da geçirdi. Bir ara politikaya girdi kısa zaman sonra ayrıldı. 1985yılından sonra gazetecilik yaptı. Nerdeyse 30 yıla varan bir zaman içinde kitapları basılmaya devam etti. Şairin kitapları arasında öne çıkan kitabı ise “Vur Emri” olmuştur.

Ölümsüz Aşkı Mihriban

Mihriban onun dile kolay gönle zor sevdasıydı aslında. Gençlık yıllarında delice aşık olduğu bir o kadar da sevildiği bir sevdanın tarifiydi Mihriban. Evlenmekti niyeti elbet ama kader olmayınca sevmek eylemi tek başına pekte birşey ifade etmiyordu. Ve nihayet ayrılmak zorunda kaldığı için “unut beni” demişti. “unutmak kolay değil.” cevabıyla karşılaşan Karakoç,

“Unutmak kolay mı, deme,

Unutursun Mihiribanım.

Oğlun, kızın olsun hele,

Unutursun Mihribanım.”

dizeleriye bu aşkı tarihe not düşmüştü.

Kimdi Mihriban? Saçları Sarı Mıydı?”

Aradan ne kadar zaman geçti bilinmez ama bir cesaret sormuşlar üstad’a kim bu Mihriban? “Bir gün içime bir şey düşmüş yazmak istemişim, yazmışım. Ha kimdir bu Mihriban? Herkes bunu sorar. Mihriban diye bir kimse yoktur. O sadece bir semboldür. Muhatabım mı yoktu elbet vardı. Olmasa zaten bu şiirler çıkmazdı. Lakin ne adı Mihriban’dı. Ne saçları sarı.” Mihriban’ın yaşayıp yaşamadığını bile bilmiyor şair. Sonrası ile hiç ilgilenmemiş çünkü hayalindeki gibi kalsın istemiş. Nasıl sevdiyse, nasıl nazar ettiyse. “Kimseye anlatmadım, daha da anlatmam” diye ters çıkışırken hala bir taraftan onu koruyor bu sevdaya kimsenin eli değmesin istiyor aslında. O ve muhatabı Mihriban’ın bildiği bu aşkın detayları öyle saf, masum ve temiz kalsın istiyor.

Unutursun dedim ama unutulmuyor.”

Mihriban şairin ilk ve tek aşkıymış. Evlenmiş,3 çocuğu da olmuş sonra Mihriban’da evlenmiş ayrı yollar çizmişler kendilerine. Sen beni değil, Kendini de unutursun diye seslendiği sevdasından bahsederken “Bazen aklıma düşüyor. Ben unutursun diyorum ama insan hiçbir zaman unutamıyor.” diye bahsediyor bir röportajında.

Mihriban bir efsane, Mihriban masum bir sevdanın kahramanı. Hiçbir zaman bilemeyeceğimiz. Yaşayıp yaşamadığından emin olamadığımız bir kahraman. Bir sembol şairin deyimiyle. Hepimizin hafızalarında Sarı saçlarıyla alevi üşüten, tarifi aşk’a sığmayan bir kördüğüm özetle.

Dava Felsefem

Ben Milletim uğruna adamışım kendimi

Şevket Çetinkaya’nın İlk Kitabı Çıktı! Şevket Çetinkaya’nın İlk Kitabı Çıktı!

Bir doğrunun imanı, bin eğriyi düzeltir.

Zulüm Azrail olsa, hep Hakk'ı tutacağım

Mukaddes davalarda ölüm bile güzeldir.

Hakk’ın ve Halkın Savunucu”

Ve yemini üzerine 80 yıllık hayatının 60 yılını yazarak geçirdi. Karakoç, Kalemini haksızlıklara karşı silah gibi kullandı. Hakkında defalarca dava açılmasına rağmen demokrasinin varlık nedeni olan düşünce özgürlüklerinin yılmaz savaşçısı oldu. Hiçbir -izm’in, hiçbir iktidarın yandaşı olmadan Hakk’ın ve Halkın savunuculuğunu üstlendi. Eğilmeden, bükülmeden inandığı gibi yaşadı ve öldü.

Halkımızın gözü, kulağı, kalbi ve dili olmuştur. Toplumun dertlerini, acılarını nefsinde yaşayan şair, Hasan’a mektuplar kitabıyla halk ile kendi arasında güçlü bir frekans kurmuştur.

Şiirin edebi çerçevesiyle kaleme aldığı mizahi bir anlatımla Anadolu insanının hak ve hukukunu aramış. İnsanların halini, dertlerini, aşklarını yine onların saf ve temiz Türkçesiyle ortaya koymuştur. Bu şiirlerle halkın gönlünde taht kurmuştur.

Editör: TE Bilişim