Sevgili Meslektaşlarım,

Bu yazımda kıssadan hisse paylaşmak istiyorum, herkes nasibine düşeni alsın…

Minik bir fare varmış.

Bir gün, duvardaki çatlaktan mutfağa bakarken, çiftçiyle eşinin paket açtıklarını görmüş.

Kendi kendine sevinmiş, sanırım akşama ziyafet çekeceğim, kimbilir o paketin içinde ne güzel yiyecekler vardır demiş.

Ama…

Ambalajı bir yırtmışlar ki, paketten çıka çıka kapan çıkmış!

Eyvah…

Farecik telaşla bahçeye fırlamış, ilk gördüğü tavuğa korkuyla seslenmiş, evde kapan var demiş.

Tavuk omzunu silkmiş, bana ne birader demiş, o senin sorunun, seni benim kümese alırsam başıma iş alırım, başka kapıya.

Fare anlamış ki, tavuktan fayda yok, panikle ağıla koşmuş, ilk gördüğü koyuna yalvarmış, evde kapan var.

Koyun hiç üstüne alınmamış, hiç kusura bakma, seni ağıla alamam, elalemin derdiyle kendi huzurumu kaçıramam demiş.

Farecik son çare ahıra dalmış, adeta çırpınmış, evde kapan var.

İnek bön bön bakmış, kafasını öbür tarafa çevirmiş, cevap vermeye bile tenezzül etmediği gibi, farenin söylediklerini duymamak için dönmüş arkasını yalağa doğru yürümüş,

Farecik kalakalmış.

Yapayalnız.

Çaresiz.

Bükmüş boynunu, dışarda kurda kuşa yem olmamak için mecburen evin yolunu tutmuş, yüreği ağzında, neredeyse nefes bile almadan, parmak uçlarına basa basa duvardaki daracık çatlağa sığınmış.

Gün dönmüş, akşam olmuş, zifiri karanlık basmış, tam yorgunluktan uykuya dalıyormuş ki, çıtonnkk!

Önce ölüm sessizliği, ardından canhıraş bir çığlık!

Hayırdır inşallah demiş bizim farecik…

Zıplamış yerinden, çatlaktan bakmış, bir de ne görsün, sinsi sinsi mutfağa süzülen yılan, kuyruğunu kapana kaptırmış iyi mi… Üstelik kör karanlıkta yatağından fırlayıp, uyku sersemi kapana uzanan çiftçiyi elinden sokuvermiş.

Kafayı fareye takan çiftçi, yılana çiyana hiç önlem almadığını düşünmüş o anda ama artık çok geçmiş tabii.

Çiftçinin eşi de feryatlara uyanmış, apar topar doktora gitmişler.

Sarıp sarmalatıp eve dönmüşler.

Gel gör ki, bünye yılan zehriyle allak bullak olmuş haliyle, çiftçinin ateşi 40 dereceye fırlamış, yanıyor.

E, hastaya çorba iyi gelir.

Kadın kapmış bıçağı, tavuk suyu çorba için, doğru kümese gitmiş.

Ertesi gün, konu komşunun haberi olmuş, geçmiş olsuna gelmişler.

E, ikram ister.

Kadın gene kapmış bıçağı, doğru ağıla gitmiş, yatırmış koyunu, pilav üstü tandır yapmış.

Ateş 40 derece 42 derece filan derken, maalesef çiftçi sizlere ömür, vefat etmiş.

Hadi bakalım, bütün köy doluşmuş cenaze evine, taziyeye gelmişler.

E, ikramın büyüğünü ister.

Kadın gene kapmış bıçağı, ahıra girmiş, inek de sizlere ömür.

Mevlit filan bittikten sonra, evli evine köylü köyüne… Kadın tası tarağı toplamış, çocuklarının yanına taşınmış, ocak sönmüş.

Ev kısa sürede harabeye dönmüş.

Kümes, ağıl mezbele olmuş.

Ahır çökmüş.

Diyeceksiniz ki…

Fare noolmuş?

Valla Bilen varsa bize de söylesin Gakgom!..