Şöyle hafızamı yokladığım zaman bir kaç yıl önce sektörün bazı dernek başkanlarının canlı yayınlarını hatırlıyorum. Bazen kısa bilgilerin paylaşıldığı, ama çoğunlukla birbirini tanıyan meslektaşların birbirine bol bol teşekkür ettiği, saygı sunduğu, bazen birilerine sataşma meydanı olarak kullanılan - hatta mahkemelik olunup ceza alınan - bazen de Türkiye genelinde sivil toplum örgütlenmesi için kullanılan bir araç idi bu canlı yayınlar. Sektör için pek faydalı oldukları söylenemezdi. Fakat son dönemlerde kimi zaman fuar ziyaretinde açıldı canlı yayınlar, kimi zaman teknik gezilerde, kimi zaman ise bölgesel toplantılarda boy gösterdik canlı yayınlarda.  
Canlı yayın iyidir aslında. İnsanları tanımak için uygun bir ortamdır. Heyecan yükselince, alkış kopunca insan içinde sakladığını birden ağzından kaçırıverir. Ortam istemeden de olsa samimiyetle dolar. Hatta o kadar samimi olur ki bazen iç yüzlerini gösteriverir insanlar. İnsanların maske taktığı bir çağda perdesiz konuşan insanların daha fazla izlenmesine şaşırmamalı. Ben şu son dönemde yayınlanan canlı yayınları insanların içinde gizlediklerini açığa çıkarmak adına faydalı buluyorum.

 

Reklamcı Andy Warhol, “Bir gün herkes 15 dakikalığına ünlü olacak” demiş. Günümüz medya araçları vesilesi ile bu süre bir hayli kısalmış durumda. Faydalı bir içeriğiniz, ilham verici mesajınız varsa durmamak, konuşmak, anlatmak hatta yazmak lazım. Yoksa “Dünya beni neden izlesin” sorusuna yanıt araması şart. Canlı yayınlarda izleyicilere değerli bir içerik sunmazsanız, profiliniz kısa sürede itibar kaybedebilir. Kapitalizmi dibine kadar yaşadığımız bu dönemde insanların en önemli kredibiliteleri itibarlarıdır. Daha kaliteli canlı yayınlarda görüşmek ümidi ile...