Aslında bu yazıyı daha önce yazmak istedim lakin nasip bu güneymiş.

Yıllardır sektöre yönelik birçok oluşumun yapmış olduğu her yıl periyodik dönemlere yayılmış seminer, konferans, eğitim ve fuar adı altındaki toplantıların hemen hemen hepsine katılıyoruz.

Geçmiş dönemlerde de katıldığım bir kaç toplantıda konuşmacı olarak söz aldığım kürsülerde, “Neden her sektörün, her camianın yıl içerisinde belli bir tarihte özel bir günlerinin olduğunu ama bizim sektörümüzün böyle bir tarih veya gününün olmadığını” sordum, sorguladım, anlattım. Herkes çok iyi olur neden olmasın diyerek fikir beyan etti ama hiçbir topluluk bunu değerlendirmeye layık görmedi veya anlık refleksler ile evet dediler ama sonradan kendi bildiklerini okudular.

Oysa örgütlü bir toplum oluşturmak isteyen babacanlar, bakıyoruz ki örgütlü veya teşkilatlı olarak bu işleri yapmaktan ziyade; küçük olsun, benim olsun mantığının üreticisi durumuna gelmişler. Ben varsam var, yoksam yok! Öteki tu - kaka zihniyeti örgütlerin üyelerinde bile etkisini göstermiş vaziyette.

En büyük biziz diyor birisi.

En fazla sayıya sahip olan biziz diyor ötekisi.

“Neden böyle? Nereye kadar böyle?” dediğimizde ise biz sektörün emekçisiyiz. Kim bu sektöre hizmet ediyorsa Allah ondan razı olsun biz onun yanındayız destekçisiyiz diyor hepsi. İşte söz burada tükeniyor! Hangisine inansak, hangisine güvensek al sana çok bilinmeyenli bir denklem işte!

Bu hafta içerisinde de sokağa çıkma yasağı ilanına binaen yaşadığım şehirden biliyorum. BUHAYDER Başkanımız Sinan Kurt Bey ve İNHAYDER Başkanımız Hüseyin Göğüş beyle birlikte halı yıkamacı bazı dostlarımız izin alalım da sektörde nerdeyse durma noktasına gelen işlerimize belki bir nebze de olsa katkı olur düşüncesi ile Valiliklere, Odalara, Belediyelere; herkes ulaşabildiği yerlere dilekçeler verdi. Ancak dilekçeler yayınlanır, yayınlanmaz; “Olmaz! Olamaz!” gibi peşin hükümler; hatta olmazsa daha iyi olur zihniyeti de kendisini meydana attı.

Sebebi neydi? Benden olmayan görüş bu işi başarırsa kabul olmaz.

Eyvah, eyvah!

Nerede kaldı sektöre emek veren herkesin yanındayız düşüncesi?

Oysa o dilekçelere hep birlikte destek verip daha farklı yerlere ulaştırabilirdik! 

Birliğimiz, bütünlüğümüz ve de işte o zaman büyüklüğümüz kabul edilir ve dahası kayıt dışı olan tüm esnaf bu izinden faydalanamayacağı için belki de bir milat olurdu!

Tren kaçtı mı? Hayır!

Hep birlikte koşarsak treni bile durdurabiliriz.

Bunları yargılayıp, sorgulamak lazım. Dernek, Vakıf, Siyasi Partilerde demokrasi yok edilirse orada Hükümdarlık başlar. Yönetim kadrosu bildiğini okur. İletişim araçlarını keser, diktatörlük hissettirir kendisini.

Çok sesli olmak zarar getirmez. Dirayetsiz yöneticilere korku verir.

Siz orada Ramazan kutlayamazsınız! 23 Nisan kutlayamazsınız! Dün Veteriner Hekimler günüydü, kutlayamazsınız!

Ben de 23 Mart Dünya Halı Yıkamacılar Günü diye ilan edersem tabi ki kimse kutlamaz veya kutlamak için haberi bile olmaz.

Oysa dünyaya bakacak olursak Gazi Meclisimizin 100’ncü kuruluş yıldönümü ve 23 Nisan vesilesi ile Bosna Hersek Başkenti Saray Bosna’da Hükümet binasına ışıklarla Türk bayrağı resmi yansıtılmış.

Bir başka örnekte İsviçre Alpleri ve Avrupa'nın en yüksek zirvelerinden Matterhorn Dağı'na Korona virüsü ile mücadeleye destek amacıyla Türk bayrağı yansıtılmış.

Dış ülkeler nereden biliyor? Sosyal medya ağları, telefon, mail veya whatsapp sayfaları iletişimin önemli unsurları, işte bunlar yeterli!

Kurban olduğum ay yıldızım, dünyanın dört bir tarafına nasıl da yakışıyorsun. Yer yüzünde yer beğen, nereye dikilmek istersen oraya dikelim. Bir birliktelik ruhuna sahip millet olmaktan; böl parçala zihniyetine geçiş haline gelmişiz.

Uzun lafın hülasası 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun!

23 Ocak, 23 Şubat veya 23 Mart günlerinden biri de Dünya Halı Yıkamacılar Günü olarak kutlamak da teklifim olsun.