Eser inanmışlığın, adanmışlığın, değerlerin ve bilgilerin bir araya gelerek oluşturulabileceği bir iştir.

Genelde eseri büyük adamlar bırakabilir. Hayatımızın her evresinde harcadığımız enerjimizi, vaktimizi, emeğimizi, özellikle iş hayatımızda gelecek nesillere geriye dönük bakıldığında ilklere imza atanları, iz bırakanları eser bırakanları tarih her daim yad ederek görür ve hatırlarlar.

Su gibi akıp giden zamanımıza, son bahar yaprakları gibi kaybolan yıllarımıza geriye dönüp baktığımızda bırakabileceğimiz bir eser yoksa yaşayan insanlara faydamız olmamış demektir.

Varlığına büyük anlam katmak için çırpınan insanoğlu, tarih boyunca çok büyük eserler bırakmıştır. Tıpkı Anadolu’nun dört köşesinde olduğu gibi Unesco Dünya Miras Listesinde de 72 eserle en çok kültürel mirasa sahip bir toplumlardan biriyiz. 

Eser bırakmak yalnızca kitap yazmak veya bir nesneyi işlemek değildir. İnsanlar yaşayarak eser bırakırlar. Yaşattıklarımızla kalıcı olursak, çevremize güzel bir örnek teşkil edersek, neden kalıcı olmayalım?

İyi eğitilmiş, ahlaklı, gelenek ve göreneklere saygılı, manevi değerlere sahip evlatlar yetiştirirsek bu şekilde de eser bırakmış oluruz. Geleceğe ve gençliğe yönelik eser bırakmayan insan, bir nevi kısırdır! Bilge düşünür Mevlana bizlere şöyle seslenir: “Kamil odur ki koca dünyada bir eser, eseri olmayanın yerinde yeller eser”.

Doğan elbette bir gün ölecek. Asıl olan öldükten sonra ölmez bir eser bırakmaktır. Eser bırakmak için önce o yoldan geçmek gerekir. Eser bırakırken dikkat edilmesi gereken iş, itibar, insanlığa ve diğer canlılara da fayda üretebilen eserler bırakmaktır. Hiçbir kimse senden iyi değildir ama sen ortaya bir eser koyamazsan sende kimseden iyi değilsindir.

Peki, gelelim sektör olarak bir eser bırakabildik mi veya bırakabiliyor muyuz sorusuna.

Sektör olarak mazimiz çok eskiye dayanmasa da her dalda PHTYD’nin öncülüğünde çok eserler bırakmışız. Gerçi bunları iki binli yılların z kuşağı idrak edemezler ama 1900’lü yılların ortasından sonraki kuşak o günleri hafızalarında canlandıkları zaman bu gün sektörün her aşamasında çok eserler bıraktığımızı görürler! Tabi ki ahde vefası varsa.

Ahde vefa deyince 49 yıl öncesine götürdü beni çünkü bu da bende bir eser bıraktı ki bu günkü maddi, manevi varlığımı ve sağlığımı bir nevi buna borçluyum!

İletişimin, teknolojinin, bilgisayar programının, makinalaşmanın, olmadığı o günlerde yani yıl 1973… Zanaatın ön plana çıktığı o dönemde, bir meslek öğrenmek zanaatkar olmak için yeterliydi. Ülke genelinde sınırlı sayıda halı temizleme yerlerinde mesleğe girerken, aile büyükleri seni ustaya teslim ederken eti benim kemiği senin diye verir senin de ustaya tabi olmaktan başka hiçbir şansın kalmazdı. 

Dayağın cennetten çıktığının bir belgesi yok ama bunu da kabullenmek zorundaydın! Bunun yanında kaç lira haftalık, ne kadar maaş sorma şansın hiç mi hiç yok yoktu. Sigorta mı dedin? Hadi işverenine beni sigortalı yap de de bir göreyim! Mesai mi dedin? Sonunun geldiğini hatırlarsın.

Hani mesleğe girerken etini vermiştin ya kemiğinde vermiştin hatırladın mı?

İşte bu yıllarda olan bir hatıramı hiç unutmam!

1973 - 1976 yıllarında.

Yer: İzmir.

Kimya kullanımının had safhada olduğu bir yıkama. Kamyon kamyon tezgahtan yeni çıkmış halılar bu yıkama şekli için gelirdi.

Halılar ilaca yatırılmış ilacın etkisini saatler değil dakikalar belirliyordu. O esnada af edersiniz tuvalet ihtiyacın hasıl oldu tuvalete mi gidersin; yoksa ustadan yiyeceğin dayağımı tercih edersin. İşte bu ikisi arasında seçim yapman gerekirdi.

Günümüz ortamına bir baktığımızda, gelinen noktada küçümsenmeyecek eserler bırakıldığını görüyoruz.

Bizlere bu zanaatı öğreterek yaşayan veya ahirete intikal eden üstatlarımızı bu meslekte eserler bıraktıkları için şükranla ve minnetle yad ediyoruz.

Bu bağlamda UNESCO, yaşayan insan hazineleri için ulusal envanteri yedi ölçüye bağlı kalarak belirliyor. Beşinci fıkrasında olduğu gibi kişinin grup ya da toplum sorularına kendini adamış olması.  

Her platformda yol gösterici eserler bıraktığı, bırakmaya devam ettiği için bizim sektörümüzün yaşayan hazinesi Bahattin Başkanımın ta kendisi.

Mütevazi ol, saygınlaşırsın.

Nazik ol, hatırlarsın.

Meraklı ol, öğrenirsin.

Affedici ol, hafiflersin.

Çalışkan ol, nasiplenirsin.

Cömert ol, rızıklanırsın.

Güvenilir ol, değerlenirsin.

Kendin ol, mutlu olursun.

Eser bırak, her iki cihanda da anılırsın.

Dip not olarak; ahirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı müddetçe fani dünyada bıraktığın eserlere kıymet verme.