Meslek kuruluşları ilk kez 1961 anayasa döneminde anayasal düzenlemeye konu olmuştur. 1961 yasasının 122. maddesinde meslek kuruluşlarının kamu kurum niteliğinde ifade edilmiş, daha sonra 1982 anayasasında bu ifade aynen benimsenmiştir. 1982 anayasasının 135. maddesinin birinci fıkrasına göre kamu kurum niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları belli bir mesleğe sahip olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlerine uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak, meslek disiplinini ve ahlakını korumak maksadı ile kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda belirtilen usullere göre yargı gözetimi altında gizli oyla seçilen kamu tüzel kişilerdir. Sektör olarak meslektaşlarımızın çoğunluğu Tesk’e (Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu) bağlı esnaf odalarına kayıtlı ticaret odalarına kayıtlı. Sayımız maalesef yeterince yok. Esnaf odalarına kayıtlı meslektaşlarımızın Türkiye genelinde %17’si kayıtlı. Oysaki Türkiye’de esnaf sayısı, 31.08.2022 tarih itibariyle Tesk’in verilerine göre 3.028.000. Oda sayısı 2297, iş yeri sayısı 2.284.922. Hal böyleyken, bizim sektörümüze baktığımızda her yerde adım başı halı yıkamacı varken, resmiyette kayıtlı sayısını temsil ettiğim sektör adına utanç duymamak elde değil.

Şunu da kendime soruyorum; “Odalara ne verdik de ne talep ediyoruz?”

Phtyd’nin kuruluşundan bugüne kadar hedef kitlemize resmiyette önceliklerimizden biri olan dernekleşme, federasyon, konfederasyon ve odaları her platformda dile getirmişizdir. Son yıllarda odalarının yaptırım gücünü baz alarak sinerjimizi daha çok odalara yönlendirmemize rağmen 2021 yılında ülke genelinde bir sıçrama yaptık fakat beklentilerimizin bu olmadığı aşikâr.

İşte bu günlerde, Türkiye genelinde ticaret odası seçimleri var. Ticaret odalarında, meslektaşlarımızın hiç olmadığı komitelerde yerlerini alma fırsatı var. Şahsımın üç dönemdir ticaret odasında aktif görev alması, bunun meyvesini de malum meslektaşlarımızın cebinden bir kuruş çıkmadan, ticaret odası himayesinde sektörümüz Diyarbakır’da meslek standardını ve yeterliliğini yasalaştırdık.

Demek oluyor ki, odaların yaptırım gücü var. Dolayısıyla bunları takip edip gerçek hayata geçirmek için daha çok bu tür odalarda aktif yer almamız kaçınılmaz oluyor. Eğer bu gün, bu sektörün sorunlarından birincisi kayıt dışı ise, gün geçtikçe de çoğalıyorsa, bundan da en büyük zararı kayıtlı işletmeler görüyorsa -ki maalesef bu durum bu minvalde- bilin ki bunun müsebbibi odaların yaptırım gücü olmasına rağmen kayıt dışı ile mücadele edemediklerinden dolayıdır. Çünkü bu odalarda temsil gücümüz eksik olup, etkimiz ve yetkimiz yoksa bahane aramayalım. Aktif görev alalım ki odalardaki iç yapıya sektör adına ivme kazandıralım. Mevcut odaların bazılarını tenzih ederek söylüyorum, “ahbap-çavuş” ilişkisiyle yürüdükleri için, koltuğun değeri, temsil ettiği makamdan kıymetli olduğu için, sadece dini ve milli bayramlarda bir de aidat zamanı mesajla hatırlanan değil, her daim sektör sorunlarımızı gerektiğinde yerinde çözüm odaklı çalışmaya “bizlerde varız” deme fırsatlarını çok iyi değerlendirelim.

İşte bu nedenle önümüzdeki günlerde ticaret odası seçimleri var, mutlaka buralardaki yerlerimizi alalım. Alalım ki emir alan değil emir veren bizler olalım. İnanın bu vasıflara haiz çok meslektaşımız var. Bu sektördeki tecrübelerimden dolayı şu uyarıyı yapmayı çok önemli buluyorum: Temsil ettiğiniz kurum ve kuruluşlarda, reklam ve unvan için bulunmayın. Hem sektörünüzü hem kendi kariyerinizi geliştirin. Etkisi, yetkisi ve yaptırım gücü olmasına rağmen bu gücü yeterince kullanmayan odalarda aktif olalım. Olalım ki sektör sorunlarımızın çözümünde birer paydaş olalım. Unutmayalım ekilmeden biçilmez.