Sene başında öylesine bir sohbette halı yıkamacı kardeşimle, bu sene ne yapabiliriz? Beklentilerimiz ve sektörün sorunları derken, kış şartları ile durgun olan işlerimiz için yaklaşan bahar bir umut; Ramazan ise bir bereket kapısı olarak önümüz de bekliyordu.

Bahar temizliği ile Ramazan bayram hazırlıkları arasındaki kısa olacak zamandan kaynaklı, sezon işlerimizin beklenenin altında geçebileceği düşüncesi bizi hoşnutsuz bakmaya yönlendiriyordu.

Hadi işler başladı başlayacak derken Çin Wuhan da bir virüs salgını olduğu haberleri bizleri çok ilgilendirmese de başka ülkelerde de görülmeye başlayan salgın tedirgin kelimeler kullanmamıza da neden oluyordu.

Ama öyle ama böyle tam işbaşı zamanımızda, bir akşam Sağlık Bakanımız tarafından ülkemizde de ilk vakanın görüldüğü ana haber bültenlerinden kulaklarımıza giriş yaptı. Tedbirler, sosyal mesafe, sosyal izolasyon, dezenfekte, hijyen, enfekte ve entübe gibi kelimeler de belleklerimizde yer etmeye başladı.

Vaziyetten vazife çıkarmak, düşen işlerimize çare olması adına da bu kelimelerle ilgili reklam söylemleri geliştirdik. Ne de olsa bizler alışmıştık 'biz yaptık oldu' demeye... Ustalık belgesi olmadan işyeri açmaya, ruhsat olmadan işletme kurmaya, unvan gaspı olsa bile işletmelerimize fabrika demek bizi büyütüyor, duygularımızı da okşuyordu. Bunlar güzel söylemlerdi... Fabrika olabilmek için fiziki şartlarımız bile yetersizken işin profesörü edası ile de ustalık belgesi olmadan uzmanlık bilgilerimizi sorumsuzca paylaşabiliyorduk.

Bu nasıl oluyordu diye bakacak olursak bir bektaşi kıssası ile anlatabilirim; "Zamanın bilinmediği mekanın birinde, tuvaletten çıkıp namaza duran Bektaşi’ye; abdestsiz namaz kılınmaz, böyle olmaz diyenlere Bektaşi’nin verdiği cevap 'ben kıldım' oldu". 

İşte işin sırrı burada biz yaptık oldu derken bu alışkanlığımız bizlerin halıları dezenfekte ettiğimiz kelimelerimize de malzeme oldu. Oysa hijyen ayrı, temizlik ayrı şeydir. Biz sadece halıları temizlemek için alırken, yaptığımız işlemlerde hijyen ve dezenfekte etkisi de sağlayan ürünler kullanmamız bu uzmanlık gerektiren “hijyen” kelimelerinin kullanılması manasında sakınca olmadığını benimsettirdi. Oysa hijyen ve dezenfekte işleri ruhsata tabi,  ilaçlamaya yetkili firmalarda, özel izinli üretilmiş malzemelerle yapılabilir.

Bu olay bu kadar basit olmamalıydı lakin halı yıkamacı dostlarımız da haklılardı. Çünkü onlara hizmet getiren tedarikçiler Google’dan aldıkları formülle bulaşık deterjanlarını halı yıkama şampuanı olarak satıyorlardı. Ellerinde 1 kalem, deterjan bir de parfüm dedikleri ortam koku gidericisi üretiminin de onları kimya fabrikası gibi gösterdiğini düşünüyorlardı. Kimya fakülteleri ise zaten öğrenci alımlarını da durdurabilirdi(!) Makinacı dostlarımıza da bakıyoruz farklı bir şey yok. Elinde bir kaç el aleti, oldular makina fabrikası. Makina mühendisliği bölümleri de kapanacak(!) Bizim sektörden mühendisler isteyecek kadar uzmanlardık bizler.

Halı yıkamacı kardeşimiz ne yapsın! Bu işin arasında 4 TL - 5 TL gibi fiyatlarla halı yıkarken maliyet hesaplamaya zamanı kalmadı. Gelişen kimya, makina ve sarf sektörüne sadece borç ödemekle geçireceği ömrüne para nasıl kazanılır düşüncesini; profesyonel işletme olma, kurumsal kimlik alma, bilinçli bir işletmeci olma fikirlerini göremedi, duyamadı veya kapitalist sistem onları da vurdu gitti.

Halı yıkama dernekleri belki biraz anlattı, belki biraz uyardı ama bu süreçte derneklerden uzak durmak; işlerimizin zaten zor olduğu süreçlerde aidat ödeme düşüncesi iyice bu fikrimizin doğruluğunu perçinledi. Oysa doğru bildiğimiz yanlışlar bizi geriye götürdü, farkında değildik. İçerisindeki resmi üye bile olamayan bazı tedarikçiler de dernek adı altında geldi, bize süslü kelimelerle adına ödül dedikleri plaketlerle sömürge sistemine devam etti. Kimse de göremedi çünkü o tedarikçilere borçluyduk. Biz 1 veya 2 TL’lik fiyat artışı ile hiç bir tedarikçiye eyvallah etmeyeceğimizin farkına varamadık. Ortalama 400 metrekare yıkama yapan bir işletme de 2 TL zam ile aylık 26 gün çalıştığında 20 800 TL gibi bir örtülü bütçemiz olacak ve kimseye de borcumuz kalmayacak.

Hadi bunun yarısını hesap edelim 10 bin TL gibi bir rakamın senede 120 bin TL yapacağı matematiğini bile kullanamadık. Fason esnafa çanak tutan bazı tedarikçiler ise onları gelecekteki potansiyel tezgah sahipleri olarak görmelerinden kaynaklanıyordu. Bir araya geldiğimizde de kimsenin ekmeği ile oynayamayız söylemleri onları tatlı görmemize sebep oluyordu. Ne şirin, babacan adamlardı! Hatta bizimle ustalıklarını bile paylaşırken, sizler şanslısınız bizim zamanımızda kapılarından içeri kimse bizi sokmazdı; devlet sisteminden de ne cezalar ödedik, bu tecrübeler bize ucuza mal olmadı diyerek fedakarlığın nirvanasını bize yaşattılar. Farkına varamadık!

Titre ve kendine gel!

Bak Ramazan geldi, Hoş geldi!

Bereket ve huzur getirdi. 

Kısa zaman da çok iş yapalım. Aklın yolundan, Hakkın yolundan ayrılmayalım.

Selam ve dua ile…

Ramazan-ı şerifiniz mübarek olsun!