Sivil toplum kuruluşları ya da sivil toplum örgütleri resmi kurumların dışında kalan ve bunlardan bağımsız çalışan politik sosyal kültürel ve çevresel amaçları doğrultusunda lobi faaliyetleri yürüten, üyelerini ve çalışanlarını gönüllülük usulüyle alan, kar amacı gütmeyen; gelirlerini bağışlar ve üyelik aidatlarıyla sağlayan kuruluşlardır.

Bir de kamu yararına olan STK’lar vardır.

Peki, STK’ların görevleri nelerdir?

Sosyal, kültürel, hukuki, çevresel, amaçları doğrultusunda, çalışmalar ve eylem yapmaktır.

Bağlı bulunduğu kendi mecralarında seslerini duyurmaları, sorumluluk almaları ve devletle kurdukları örgütlü eylemlerini realiteye geçirmektir. Toplumsal anlamda bilinçlendirme ve eğitim çalışmaları yapmak, toplumun ve temsil ettiği sektörünün zararına olan etkenleri ortadan kaldırılması için mücadele etmek, haklarının korunması için çalışmalar yapmaktır.

Türkiye son yıllarda STK cennetine dönmüştür.

Ülke genelinde sayısını bilemediğimiz kadar STK mevcut!

Bizim sektörümüzde de istisnalar hariç bunlara ayak uyduranların çoğunun ne üyelerine ne bulundukları kentlere ne topluma ne de kendi sektörüne bir yararı var!

En büyük yanlışlıklarımız istisnalar hariç STK’larda makam sahibi olabilmek, protokole girip sosyal çevrelerini genişletmek, oturduğu koltuğun gücünü arkasına alarak kendi reklamını yapmak, siyasi istikbal peşinde koşmak, kişisel sorunlarını çözmek, egosunu tatmin etmek, meydanlarda ve sosyal medyada arzı endam etmek için STK kuranların sonu hep hüsran ve hayal kırıklığı yaşamak ve yaşatmak ile son buluyor.

Maalesef gerçek anlamda ne etki yaratabiliyorlar ne de kendi sektörünün yaralarına merhem olabiliyorlar!

Böyle olunca da goygoyculuk faydasız ve nafile işlerden öteye geçemiyor.

Öyle günlerden geçiyoruz ki bizim sektöre baktığımızda sosyal medyada sektörle ile ilgili haber değeri olmayan ikinci el pazarına dönen sözüm ona incir çekirdeğini doldurmayan sorunlarla karşı karşıya kaldığımız günlerle hasbi hal eder durumlara düşmüşüz.

Oysa sektör ile ilgili çok değerli meslektaşlarımızın başta bürokrasi yasalar konularında sektörümüzün dünü bugünü yarını örnek projeleri, önerileri, bilgilendirmeleri, yol haritası çizmeleri bir nebze de olsa yaramıza merhem, yarınımıza umut olmaya çalışanları canı gönülden kutluyorum.

Yeterli mi? asla! Benim beklentim STK’lardan PHTYD ile beraber diğer paydaşlarımızla birlikte bu sektörün resmiyette kurumsal kimliğine kavuşması için nasıl ki önce 3308 sayılı yasaya sokarak MEB’e bağlı okullarda ve de pratik eğitim müfredatının çıkartıp güncellettik; bununla birlikte önce kapsam dışı bir meslek dalı iken şimdide dal kapsamına alınarak resmen bir meslek dalı olduk!

Yazımın başlığı STK’lar ne iş yapardı?

İşte PHTYD olarak bizler ve bu sektöre gönül vermiş diğer paydaşlarımızla son on yedi yıldır diyar diyar gezerek, devletin kapılarında bekleyerek, resmi kimliğimizi buralara getirebildik.

İşimiz bitti mi?

Hayır. Bitmedi.

Çünkü bu sektörün soruları hiçbir zaman tam manasıyla bitmez!

O zaman STK’lardan beklentimiz elini taşın altına koyarak düşüncelerini fikirlerini önerilerini sunmaları yol haritamıza katkı sunmaları ne yapılabilir, neler olabilir? Önerileri ile Sektörümüzün yasal boşluklarının doldurulması alt yapının güçlendirilmesi için. Sizlerden de görüş bekliyorum.

Unutmayalım fikir fikri doğurur.

Bilin ki;

Gür sesle, yankı bulursun,

Cılız sesle, ancak kendin tatmin olursun.