Tedbirle, takdiri değiştiremezsiniz fakat takdirde varsa tedbir alarak kazayı ve belayı engellemiş olursunuz.

Takdir, tedbir ve tevekkül bu üç kelime; üç kavram kadim inancımızın ve kültürümüzün bizlere öğrettiği üç değerdir.

İnsanoğlunun ve diğer canlıların başına nice afetler, felaketler ve musibetler gelir. Hemen bir şey olmaz deriz ve ekleriz kaderde ne varsa o olur. Bu cümlelerle sorumsuzluğumuzu ön plana çıkarıveririz.

Hatta afetler ve felaketler geliyorum diye emaresini gösterse bile tedbir yerine geleceği varsa göreceği de vardır diye ihmalkâr davranmaya devam ederiz.

Kendi irademizle yaptığımız hataları, tedbiri bir kenara koyar veya unutur ne yapalım takdiri ilahi diyerek duygusallığa yöneliriz. Oysaki Allah’ın takdiri sebeplere bağlıdır. Sebep olmadan, vaka olmaz. Sebepleri atlayıp sonuçları takdire bağlamak kaderi yanlış anlamaktır.

Şüphemiz yoktur ki takdir Allah’tandır. Her türlü gerekli tedbirleri önceden almak insanın sorumluluk duygusu ile doğrudan ilgilidir. Zamanımızı kötü kişilerle geçirip gayri ahlaki işler yaptıktan sonra ne yapalım kaderim kötüymüş, bu da benim alınyazımmış; kaderde ne varsa o olur diye tedbir almadan kadere yüklemek cahillikten başka bir şey olamaz.

Takdir sebeplere bağlıdır. Örnek verirsek, tedbir almadan kişi korkuluksuz damda yatar sonra uykusunda düşüp ölürse sorumluluk kime ait olur? Tabi ki kendisine! Bir başka örnek, kişi fırtınalı havada denize girip fırtınaya yakalanıp ölse yine sorumluluk kendisine ait olmaz mı?

Sebep olmadan bütün bunları kadere bağlayamayız. Çünkü her şeyin bir sebebi var.

Resulullah Efendimiz bir köylüye deveni ne yaptın diye sorunca o da Allah’a tevekkül edip kendi haline bıraktım der. Efendimiz (sav) o kişiye deveni sıkı bağla sonra tevekkül et diye buyurmuştur.

Kainatta tesadüf yoktur. Tevafuk vardır. Bütün mekanları, bütün zamanları kuşatan kaderi gereği tesadüfe meydan bırakmamıştır.

Tedbir Allah’ın verdiği aklı yerinde kullanmaktan geçer.

Tedbir gibi akıllık, günahlardan sakınmak gibi takva yoktur. Allah tedbir almayanı kınar. Tedbir hayatın yarısıdır.

Her insan, ne işle mükellef olursa olsun o işin gereklerini en iyi şekilde yerine getirmelidir. Canın ve malın korunması birazda tedbirden geçer. Bütün tedbirleri al sonra Allah’a tevekkül et; kadere razı ol!

Sektör olarak yaptığımız iş gereği yeterince tedbir alabiliyor muyuz? %80’imiz alamıyor. Başta iş güvenliği olmak üzere resmiyette olması gereken tedbirler ve iş yeri seçimleri gibi daha birçok kalem başımıza menfi bir şey geldiği zaman önemli oluyor. Onda da hemen suçlu aramaya başlıyoruz da kimse kendine tedbir aldın mı diye sormuyor.

Burada bize düşen bütün menfi olaylardan ders alabilmemizdir. Bizler için bir ibret, aynı zamanda bizim terbiye olmamız için bir vesiledir. Tedbirle, takdiri değiştiremezsiniz fakat takdirde varsa tedbir alarak kazayı ve belayı engellemiş olursunuz.

Hayat hesapta değil, nasipte yaşanır.

Sen yapabildiğinin en iyisini yap!

Ne demişler; tedbir senden, takdir Allah’tan!