Sevgili Dostlar,

4 gün süren bir fuarın ardından eve dönüş yolunda “Fırtınalar koparsa kopsun” diyordu Ebru Gündeş radyoda, buram buram aşk kokan bu şarkı benim aklıma fuarı getirmişti. Ne alaka dediğinizi duyar gibiyim lakin Ebru Gündeş’in sevgisini ifade ederken kullandığı fırtına, fuarın her eksikliğine sunulan bahaneye dönüşünce benim için fırtına kelimesinin tanımı değişmişti.

Fuarı değerlendirmek, fuarı tüm yönleriyle aktarmak görevlerim arasında.

Daha önce katıldığım fuarlara kıyasla daha büyük bir alan, yeni katılımcılar, yabancı ziyaretçiler, yapılan konferanslar…  Öncelikle başarılarını taktir ederek, emeklerinin hakkını vermek lazım.

Ve fakat tüm bunlara ek olarak fuarın önemli bir eksiği vardı, tüm büyüsünü gölgede bırakan; o da nezaket.

Organizasyon işi zordur, bilirim. Herkesi memnun etmek, on parçaya bölünmek ve fakat yine de yetememek. Eksiklikleri büyük bir nezaketle karşılamak ve ağırlamak! Bunların hepsini sizi izleyen bir sürü gözün önünde yapmak…

Bundan 10 sene önce iletişim sektörüne girdiğimde Direktörüm Fatma Yurtsever’le ilk organizasyonumu yaptım. En az 10 tane haber kanalı ile ulusal basında canlı yayın! Zor bir işti. Hata payı yoktu. Bense yayında kullanılacak materyali 11. katta unutmuştum. Yayın 4. kattaydı. Sadece 3 saniyem vardı. Dedim ki tamam Özge buradan dönüş yok, patladı bu iş! Ben ağlanıp sızlanırken direktörüm hemen akışı değiştirip bir sonraki sahneyi öne almış, bana da koşacak zamanı tanımıştı.

Yayından sonra beni kahve içmeye götürdü. 21 yaşında, işin daha çok başında bu kadar eksik hissetmek beni kahrederken, tatlı gülümsemesi ve nezaketiyle öncelikle emeklerime teşekkür edip, ardından ekledi, “Hatasız, eksiksiz organizasyon olmaz. Başarı o eksikliği nasıl yönettiğinle alakalıdır”

21 yaşımdan bu yana sayısız organizasyon yaptım. Ve her defasında deneyimledim ki eksiksiz iş yok. Fakat size bir sır vereyim ben, o günden sonra karşılaştığım her eksiği çok iyi ağırladım, oturdum hatta birer çay içtim sonra uğurladım.

OTF Fuarcılığa buradan iletmek isterim ki bizi büyük eksiklerle karşıladınız ve daha büyük eksiklerle uğurladınız.

Bize verdiğiniz ödülde de (bu konuya ilerleyen satılarımda daha detaylı yer vereceğim) belirttiğiniz üzere biz sektörün medyasıyız. Olanı aktarmak, arşiv oluşturmak, gördüklerini unutmasınlar, yıllar sonra bile bulabilsinler diye varız. Çeşitli sebeplerle katılamayan sektör emekçilerinin gören gözü, duyan kulağı olmak için varız.

Haberdar olmak eylemi, sizler için bir reklam alanına dönüşür. Bu sebepledir ki bu tür organizasyonlarda basına ekstra ilgi ve alaka gösterilir. Hoş böyle bir beklentimiz yoktu. Olana da razıydık ama olmadı.

Neler mi olmadı? Neden mi olmadı?

Fuar için bize verilen alan kurulmamıştı. Fırtına vurmuştu.

Fuar temsilcisini en az 6 kere aramıştım. Telefonunu açmamıştı ve dönmemişti. Fırtına vurmuştu.

Bulunduğumuz alanda oturacak sandalye bile yoktu. Fırtına vurmuştu.

Haber girecek masamız yoktu, fırtına vurmuştu.

Elektrik kablosu çekilmemişti onu da fırtına vurmuştu.

Ödül vermişlerdi, salona davet edilmemiştik. Sanırım bunu da fırtına vurmuştu.

OTF Fuarcılık yöneticileri bir kere bile bizi ziyaret etmemişti. Bunun açıklamasını inanın bende duymadım.

Sonra kafeteryada karşılaşıp bu sorunlarımı dile getirme şansı bulmuştum, bir çözüm olabileceğine inanarak. Ancak ben söylemiş oldum, Okay Bey’de biz sizin gönlünüzü alırız demekle yetindi. Yine çözüm olmadı.

Özel bir yer talebimiz olmadı, bir şey de satmadığımız için başımızda kurulu bir stantta ihtiyacımız yoktu esasında. Eşyalarımızı şarj edeceğimiz bir yer, haber girişi sağlayabileceğimiz bir masa ve bolca elektrik bizim için kafiydi.

İnanın bu ne katıldığımız ilk organizasyon ne de bir yerlerde gördüğümüz ilk eksik. Fakat ilk defa bu kadar nezaketsiz bir davranış modeli ile karşılaştık. Hem ben hem sektör temsilcilerimiz.  

Nezaket kelimesinin altını neden mi bu kadar çizdim?

Fuar temsilcileri ya da görevlileri bir kere dahi olsa yanımıza uğramadığı için.

Hiçbir sorunumuza çözüm olmadıkları için.

Halimizi hatırımızı sormak için 4 gün içinde 5 dakika ayıramadıkları için.

Ödül vererek bizleri onurlandırmalarına rağmen ödül töreninin saatini bile haber vermedikleri için.

Daha sonra bu ödülü teslim etme çabasında bile bulunmadıkları için, (Ömer Bey’in haksız sitemleri ile röportajın ortasında teslim etmesini sayabiliyor muyuz bilemiyorum)

Halı yıkama camiasının sektör temsilcilerine de bizimle aynı muameleyi reva gördükleri için.

Buraya kadar çok şahsi bir yazı olduğunu düşünebilirsiniz, ancak asıl kızgınlığım halı yıkama sektör temsilcilerine yapılan muamele oldu.

Sabah 10’da orada olan ve Bursa’dan, İzmir’den, Trabzon’dan, Rize’den Ankara’dan, Van’dan daha sayamadığım birçok ilden gelen federasyon başkanları, dernek başkanları, üyeleri... Kendi masalarını kendileri taşıyanlardan tutun da şu pankartı nereye açsak diye düşünenlere kadar. Program akışı hakkında bilgileri olmaması bir yana, oturacak sandalye bulamadılar.

Bu fuarın çıkış noktası halı yıkama sektörüydü, katılımcı firmaların çoğu da yine halı yıkama tedarikçileriydi. Yolda fikirler değişir, gelişir. Endüstriyel temizlik fuarına dönüşmesini izlerken gururlanabilirdim ancak halı yıkama sektörü emekçileri böylesine yok sayılmasaydı.

Clean Eurasia güzel başarısını, böyle hataların gölgesinde bırakmasaydı,

Bizde cebimizde hayal kırıklıkları ile değil de heybemizde sektöre dair umutlarla ayrılmış olurduk.

Sevgiler,

Özge Koç Ağur

Genel Yayın Yönetmeni


Fuar İçin Ayrılan Kısım



Röportaj Arası Verilen Ödülümüz