Yumurtanızı nasıl alırsınız?
Bu soruya eğer farketmez diyenlerden iseniz siz de hayır diyemeyip kendinize yazık ediyorsunuz.

- Çay, Kahve ne alırsınız?
- Kahveniz nasıl olsun?
- Ezogelin, Mercimek, İşkembe, Kellepaça, Ayakpaça ne alırsınız?
- Ne renk olsun?
- Saat kaçta olsun?
- Hangi gün gidelim?
- Hangi gün gelelim?

Bu soruların bir veya birden fazlasına farketmez diyenlerdenseniz bu yazı tam da sizin için. Siz kendinizi hiç dinlemeyip sürekli başkaları için yaşamışsınız. Başkalarını mutlu etmek için, başkaları size ne der diye, insanlar sizi sevmez diye kendi seçimlerinizi hiç önemsememişsiniz.

Bugünden tezi yok kendinizle konuşun. Çayı, kahveyi nasıl sever, hangi çorbayı içmek ister, hangi rengi beğenir, günün hangi saati müsaittir, hangi günler gezmeyi sever. Neticede güneş hergün tıpkı diğer insanlar gibi sizin için de doğup batıyor. Dünya sizin için de dönüyor. Bir anlamda size göre dünyanın orta noktasında tam olarak siz varsınız.

Bir önceki yazıda hayır diyemeyen arkadaşlarımız neden hayır diyemediklerini bu yazı dizisi bittiğinde anlayacak ve artık hayır diyebilecek. En azından çoğu için bunu hayal ediyorum.

Hayır diyememek çocukken öğretilir insana. Hiçbir zaman ailede onun fikri sorulmaz. Onun seçimleri önemsenmez. Bir iki kez farklı birşey savunsa da kolu kanadı kırılır, sivri yerleri törpülenir, herkes tarafından sevilen biri olmaya yönlendirilir, başkaları için yaşayan yusyuvarlak bir hale gelir hayır diyemeyen çocuk. Edilgen olur.

Sizi çocukluğunuza geri götürmeyi çok isterdim. Fakat buna gerek yok. Şimdi hemen kendinizi baş köşeye oturtup sizi mutsuz eden, sürekli enerjinizi sömüren, üzerinizden geçinen asalak insanları tesbit edip onlara hayır demek için kendinizi bileyin. O baş köşeye kırmızı bir hat çizip insanları oraya yanaştırmayın.
Yumurtanızı kayısı kıvamında isteyin. Kahvenizi en sevdiğiniz şekilde orta şekerli için. Kelle paça ile ayak paçayı karıştırarak yiyin. Mavi olanı seçin. Ben öyle yapıyorum.