Sektörle ilgili olmayan bu yazılar için sizlerden müsaade istiyorum. Bu köşede pedagoji konusunda pek yazmak adetim değildir fakat bazı hususları yazmadan edemeyeceğim.

Çocukluğumda evimizde sonradan renklendirilmiş bir Beko-Hitachi televizyon vardı. Geniş aile diyebileceğim evde üç kuşak bir aradaydı. Büyük babam emekli imam Asım hoca ajanstan haberleri izler sonra makamına (evin salonuna) çekilirdi. Türk-Japon ortaklığı ile üretilen yarının teknolojisi sloganı ile tüplü, kumandasız, 8 kanallı televizyonu bana bırakırdı. Aslında çok kanal yoktu. Tek kanal vardı. Sonradan şükür ki TRT GAP geldi. Susam Sokağı'nı reklamları ile birlikte izlemek çocukluğumun en verimli aktivitelerinden biriydi. Şapkasız çıkmam abi diyen Mazhar Alanson abimiz şarkı söyleyerek "Goodyear yuvama ulaştırır" derdi. İçimiz ısıtırdı o eski, tüplü, cızırdayan, kumandasız, 8 düğmeli televizyon. Keşke Z kuşağımızın o dönemdeki kadar hassas tasarlanan programları olsa TV'lerde. Çocuklarımdan dolayı bir hayli çocuk kanalı izlemiş bulundum. Bu kanalların tamamına yakını animasyonlarla zaman öldüren saçma kurguların çocukların hayal dünyasına hiç bir fayda getirmediği anlar yaşamasına sebep oluyor. En azından büyüklerin izlediği saçma içeriklerden uzak tutuyor diye bir şey demiyorum bu programlara.

Susam sokağının aşağıya bırakacağım bölümünü izleyen her ebeveyn eli tablet tutan her çocuğunun bu türden içerikler ile büyümesini isteyeceğine eminim. Usta tiyatrocular, uzman pedagoglar ve eğitimciler eşliğinde ABD'den ithal edilen o formatı öyle bir güzelleştirmişlerdi ki. Şimdi anlıyorum ki o organizasyonda yer alan tüm insanlar benim akranlarımın akademik gelişimine gerçekten ciddi katkı sağlamışlar. Hepsine ayrı ayrı teşekkür ederim.

Susam sokağı 6 yaşından küçük her çocuğa sayıları, geometriyi, harfleri, renkleri, matematiksel kavramları rahatlıkla öğretebiliyordu. Eğitim bilimlerinde materyal tasarımı diye bir ders vardı. Matematik öğretim materyali hazırlamanın ne kadar zor olduğunu bilirim. Ta o yıllarda bizlere ciddi katkı sağlayan materyallerle daha okula başlamadan saymayı, okumayı öğrenmiştik bile.

---

Susam sokağı kaldırıldıktan yıllar sonra elime "30 milyon kelime" diye bir kitap geçti. Bu kitapta yazılanlara göre çocukların duyduğu kelime sayısı onların gelişimi ve hayattaki başarısı ile doğru orantılıymış. Uzun yıllar süren bir deneyde çocukların yanına konulan ses kayıt cihazlarından elde edilen veriler karşılaştırılmış. İki farklı sosyo ekonomik düzeye sahip aile grubunun yeni doğan çocuklarının 3 yaşına kadar duyduğu kelime-ifade sayısını kaydeden sistem 3 yılın sonunda inceleniyor.

Sosyoekonomik düzeyi düşük ailelerde çocuklar ortalama 13 milyon kelimeye duyuyor. Sosyoekonomik düzeyi yüksek ailelerde ise bu rakam 45 milyon civarına çıkıyor. Aradaki 30 milyon kelime çocukların eğitim hayatına başladığında farkı ortaya koyuyor. Tabi ki yanında 45 milyon kelime konuşulan çocuk diğerlerine nazaran anlama ve anlatma kabiliyeti açısından avantajlı oluyor.

Evimizin baş köşesine oturttuğumuz ve bize bizi yansıtan o kara aynanın içerisinde o kadar saçma şeyler dönmeye başladı ki. Sizlere bir zamanlar neler yapıldığını, insanların biz zamanlar o kara aynayı ne kadar da iktisatlı kullanarak bir eğitim aracına çevirdiğini göstermek istedim.

Çocukları seviyor ve önemsiyorum. Bu benim yaptığım işi sevmeme vesile olan bir motivasyon.

Geçtiğimiz günlerde büyük oğlumun veli toplantısında teknolojik cihazlara veli arkadaşlarımın bakışını görünce bu yazıyı yazmadan edemedim.

Değerli arkadaşlar,

Ülkemize matbaa icad edildikten tam 1.100 yıl sonra gelmiş. Neden okuma oranımız düşük buradan ortaya çıkıyor. Bizde kitap düşmanlığı genetik hale gelmiş diyebilirsiniz. İşte gavur icadı diyerek matbaanın ülke sınırlarımızın dışında kalmasına sebep olan gelenekselci zihniyet bugün de teknolojik cihazlara aynı muameleyi yapıyor. İnsan bilmediğinden korkar. Bilmediğini ölçemez, ölçemediğini yönetemez.

Okulda veli arkadaşlarımızdan biri çocuğumuza telefon almıyoruz. Telefon çocuğu çok bozuyor diyor. Telefon kullanmayı öğretsene kardeşim. Yaşına uygun uygulama yüklemeyi, ebeveyn kontrollerini öğrensene. Çocuğuna o cihazı bir eğitim aracı haline getirerek versene kardeşim. Neden yasaklıyorsun. Neden kontrol edemediğine yasak koyuyorsun. Microsoft Family Safety uygulamasını kullanarak çocuklarını zararlı içeriklere maruz kalmadan bilgisayar kullanmasını sağlayabilirsin. Android telefonlarda da Family Link uygulamasını kullanabilirsin. Yine ios'un kendi iç ayarları ile cihaz çocuklar için güvenilir hale getirilebiliyor. Bu yazılımlar ücretsiz olup, uzaktan kontrolü sağlayan oldukça kullanışlı uygulamalar. Keşke okullarda velilere bu konuda birileri bilgi verse de çocuklar artık daha fazla engellenmese.

Engellenen çocuk iyi ihtimalle bir üniversiteyi kazandığı gün içinde ukde kalan ne varsa yapacak buna emin olabilirsin.

Bu konu çok su götürür. Umarım evlatlarımız temiz bir dünyada yaşarken onların eğitimini de aksatmayız. Umarım çağın gereklerine uygun düzeyde eğitilmiş bir nesil bırakırız.